1912 yılının 26 Ocak gecesi, saat 22 sıralarında Zincirlikuyu’dan Beyoğlu’na giden İtalyan Sefareti’nin şoförü Frederico Rasi, Şişli Camii’nin önünde İdris adlı bir Arnavut’a çarptı.
Rasi, neye uğradığını şaşırmıştı. Hemen olay yerinden uzaklaşmaya çalıştı. Ancak Taksim’e varmadan Pangaltı’da polislerle karşılaştı.
Haber her nasılsa onlara ulaşmıştı. Polisler, ancak ihtar ateşiyle durdurabildikleri İtalyan şoförü hemen tutukladı.
Bu arada, kazada ağır yaralanan İdris, Şişli Etfal hastanesine kaldırılmış ancak kurtarılamamıştı.
İdris’in vefât etmesiyle iş büyüyünce, İtalyan Sefareti devreye girmek zorunda kaldı.
Sefaretin hem İdris’in ailesine yüklü bir tazminat ödemeyi, hem de Rasi’ye gereken cezayı vermeyi kabul etmesiyle, dosya ertesi gün kapatıldı.
İstanbul’un kayıtlara geçen bu ilk kaza haberi, günlerce gazete manşetlerinden inmemişti.
İlk trafik şubesi
Kazaların başlamasıyla birlikte, trafiğin düzenlenmesi gerekliliği de ortaya çıktı.
İlk trafik şubesi, 1923 yılında Şehremini Emin Bey’in (Erkul) emriyle Galata Köprüsü’nün altındaki Belediye Zabıtası’na bağlı merkezde açıldı. Beş memurla çalışan bu merkez, kısa süre sonra Galata’daki borsa binasına taşındı.
Bu tarihlerde İstanbul’da biri Galatasaray’da, diğeri ise Karaköy’de olmak üzere iki adet trafik noktası vardı. Bu noktalarda yazın beyaz, kışın koyu renk elbiseli trafik polisleri, trafiği düzenlerlerdi.
İstanbul’da ilk ışıklı geçit lambası da Karaköy’deki Domuz sokağının başına kondu. Ancak yeni ışıklar için İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar beklemek gerekti.
İlginizi çekebilir: Türkiye’ye ilk otomobil ne zaman geldi?