Her insan, hayatının bir döneminde, bir kereliğine bile olsa mutlaka diyet yapmıştır. Özellikle son yıllarda, diyet yapmak, neredeyse bütün kadınların vazgeçilmez faaliyetleri arasında yerini almıştır. Artık günümüzde sadece fazla kilolarından kurtulmaya çalışanlar değil, formunu ve fit görüntüsünü korumak isteyenler de diyet yapma konusunu iyice abartarak, aç gezer hale gelmiştir. Her yıl genellikle Nisan ayı ortalarına doğru, yaz yaklaştığı için herkesi kilo verebilme telaşı alır. Yoksa başka türlü yazın tatilde mayo ve bikinilerle plajlarda nasıl boy gösterilebilir ki? Herkes bu dönemlerde hemen ya çevresinden, televizyonlardan duyduğu, ya da internetten bulduğu diyet listelerini uygulamaya başlar. Bazıları da işi daha profesyonel şekilde yürütmek için doktor ve diyetisyen eşliğinde kilo vermeyi hedefler.
Bu konularda hem çevremdeki insanlardan hem de kendi yaşadıklarımdan edindiğim tecrübelere dayanarak söyleyebilirim ki, eğer diyet yapacaksanız işi son ana bırakmamalı ve hiç değilse Ocak ayında işe koyulmalısınız. Bana göre diyet en kolay kışın yapılır. Yazın bir kere sıcaklardan insan sürekli eline geçirdiği her türlü gazlı içeceği içme eğilimine giriyor. Üstelik bu gazlı içeceklerin en ünlülerinden birinin, sadece tek bir kutusunda 8 kesme şeker bulunuyor. Düşünsenize yazın en sıcak zamanlarında diyet yapıyorsunuz ve sürekli içiniz yanıyor. Kendinizi tutamayıp günde üç kutu buz gibi gazlı içecek tükettiğinizi varsayalım. Kafadan 24 kesme şekeri indirdiniz mi mideye. Afiyet bal şeker olsun, ama löp löp et olmasın. Kilo vermek için o kadar uğraşıyorsunuz, hatta belki aç geziyorsunuz ama işte o son kutuyu içmeyecektiniz. O 24 kesme şekeri eritebilmek için kaç saat koşmanız gerekeceğini de siz bulun artık.
Kilo vermek aç gezmekle pek mümkün olmuyor. Yediğiniz ve içtiğiniz her şeye dikkat etmeniz lazım. Hem oruç tutar gibi hiçbir şey yemeden diyet yaparsanız, bu da hiç işinize yaramaz. Evet ilk hafta bu şekilde 3-4 kilo bile verebilirsiniz. Ancak vücut yağlarınızdan gitmez bu kilo. Sadece su gider vücudunuzdan hatta daha önemlisi kas. Sonraki zamanlarda bu 3-4 kiloyu, 6-7 kilo olarak geri almanız da büyük bir ihtimal. Bizim istediğimizse, vücut yağlarından zayıflayabilmek ve vücuttaki kas oranını arttırabilmek. Bu da ancak, işinin uzmanı diyetisyenlerin ve doktorların, sağlık durumunuzla ilgili her türlü tahlilinizi yaparak, tahlil sonuçlarına göre, size özel tasarlayacakları diyetlerle mümkün olabilir. Size de sadece, verilen listeyi uygulamak ve spor yapmak kalır bu durumda. Bu tahlillerin gerçekten kişiye büyük faydası oluyor. Siz kafadan oradan buradan bulduğunuz listelerle diyet yapmaya çalışıyorsunuz ama ne biliyorsunuz belki insülin direnciniz var. Eğer insülin direnciniz varsa, hem kilo vermeniz zorlaşır, hem de daha çok acıkırsınız. Spor yaparken çok çabuk yorulursunuz gibi pek çok sorunla karşılaşırsınız.
Kışın diyet yapmanın, ara öğünlerde yenen meyvelerle ilgili olarak da pek çok avantajı var. Genelde yazın en çok tercih edilen meyveler karpuz-kavun, kiraz ve üzüm gibi şeker oranı oldukça yüksek meyveler olduğu için bunlardan az yemekte fayda var. Maalesef bu güzelim yaz meyvelerinden de kimse öyle az yemekle yetinemez. Sıcaktan bunalan çoğu kişi bunları tabak tabak yer afiyetle. Yiyemeyenlerin de gözü kalır tabaklarda haliyle.
Ben de bir dönem yazın diyet yaparken bu konuda bayağı zorlanmıştım. Sadece kendim zorlanmakla da kalmayıp diyetisyenimi de oldukça bunaltmıştım saçma sapan sorularımla. Kendisi sağolsun her zaman büyük bir sabırla, yılmadan usanmadan her soruma detaylı şekilde cevap vermişti. Diyetisyen eşliğinde diyet yapanlar iyi bilir, genelde ara öğünlerde, kan şekerinin dengelenmesi için bir porsiyon meyve eşliğinde bir bardak yağsız süt ya da yoğurt tüketilir. Kışın diyet yapıyorsanız işiniz kolaydır. Çünkü kışın genelde bir porsiyon meyve olarak, bir orta boy elma, portakal, mandalina filan yiyebilirsiniz. Eğer yazın diyet yapıyorsanız bu porsiyonlar biraz kafanızı ağrıtır. Ben diyetisyenimi o zamanlarda sürekli arayıp, bir porsiyon kavun-karpuz ya da kirazın miktarının ne olduğunu sorardım. Kendisi de bana bir porsiyon karpuzun 3-4 üçgen dilim olduğunu, kirazın ise 10-12 tane yenmesi gerektiğini söylerdi. Ben bunları duyunca beynimden vurulmuşa dönerdim. “3-4 üçgen dilim karpuz ne demek? Ben o miktarı daha karpuzu keserken yiyorum. 4-5 tane kirazı yıkarken götürüyorum” diye yorumlarda bulunurdum. İnsan kirazı yemeye başlayınca 10 taneyle kendini nasıl kısıtlayabilir ki sonuçta? Bir nevi kuruyemiş gibi o da insanın yedikçe yiyesi geliyor. Bu arada kayısı ve incir sevenler için durum daha da vahim. Bu iki meyvenin de, özellikle incirin şeker düzeyi oldukça yüksek olduğu için bir porsiyon miktarı sadece 2 adet. Hiç yeme daha iyi. En azından ağzını değdirmediğin sürece, kendini sınırlayıp durdurmaya çalışmak zorunda da kalmazsın. Bu arada diyet yaparken karışık meyve tabaklarına da veda etmek gerekiyor. Normal zamanda yazın hep karışık meyve tabakları hazırlarız. Erik, kayısı, kiraz, şeftali ne bulursak koyarız ortaya karışık. Ancak zaten bunları sayıyla yemek gerektiği için bir seferde tek tip meyve yemekte fayda görüyorum; işleri çok fazla karıştırıp bünyeye fazla şeker almamak açısından.
Bu arada şunu bilmekte de fayda var: Kışın soğuk havada yapılan yürüyüşlerin, normal havada yapılan yürüyüşe göre daha fazla enerji harcatıp, kalori yaktırdığı, bazı doktorlar tarafından önemle hatırlatılıyor.
Aslında hayatımızda her şeyi olması gereken düzeyde “Azı karar, çoğu zarar” atasözüne de uygun olarak yapsak, hiçbir sorunumuz olmaz. Dengeli ve beslenme ile düzenli sporu da yaşam biçimi haline getirebilsek, hayatımızın hiçbir döneminde fazla kilolar ve bunun beraberinde getirdiği pek çok hastalıkla da uğraşmak zorunda kalmayız. Sağlıkla kalın..